NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
خَلَفٍ
حَدَّثَنَا
رَوْحُ بْنُ
عُبَادَةَ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ خَالِدٍ
قَالَ
سَمِعْتُ
أَبِي خَالِدَ
بْنَ
الْحُوَيْرِثِ
يَقُولُ
إِنَّ عَبْدَ
اللَّهِ بْنَ
عَمْرٍو
كَانَ
بِالصِّفَاحِ
قَالَ
مُحَمَّدٌ
مَكَانٌ
بِمَكَّةَ وَإِنَّ
رَجُلًا
جَاءَ
بِأَرْنَبٍ
قَدْ صَادَهَا
فَقَالَ يَا
عَبْدَ
اللَّهِ بْنَ
عَمْرٍو مَا
تَقُولُ
قَالَ قَدْ
جِيءَ بِهَا
إِلَى
رَسُولِ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ وَأَنَا
جَالِسٌ
فَلَمْ
يَأْكُلْهَا
وَلَمْ
يَنْهَ عَنْ
أَكْلِهَا
وَزَعَمَ
أَنَّهَا
تَحِيضُ
Muhammed b. Halid dedi
ki: Ben babam Halid b. el-Huveyris'i (şöyle) derken işittim:
Abdullah b Âmr, Sıfah
(denilen yer) de bulunuyordu. -Muhammed (b. Halid, Sıfah denilen bu yerin)
Mekke'de (bulunan) bir yer olduğunu söyler.- Bir adam bir tavşan avlamıştı. (Bu
adam Abdullah b. Amr'a):
Ey Abdullah b. Amr, (sen
tavşan hakkında) ne dersin? dedi.
(Abdullah da şöyle)
cevap verdi:
(Bir gün) Rasûlullah
(s.a.v.)'e bir tavşan getirilmişti. Ben de (orada) oturuyordum. (Hz. Nebi) onu yemedi,
(fakat) yenmesini de yasaklamadı ve o'nun (o anda) hayız görmekte olduğunu
söyledi.
İzah:
Buharî, zebâih; Ebû
Dâvûd, edâhi; Tirmizî, eî'ime; Nesâî, siyam, sayd, dahâyâ; İbn Mâce, zebâih;
sayd; Ahmed b. Hanbel, I, 31, II, 336,346, III, 471.
Âlimlerin büyük
çoğunluğu tavşan eti yemenin caiz olduğuna hükmetmişlerdir. Ancak sahâbîlerden
Abdullah b. Amr b. Âs (r.a) ile tâbiûndan İkrime, fıkıh âlimlerinden Muhammed
b. Ebî Leylâ, tavşan etinin yenmesini kerih görmüşlerdir. Şârih Aynî,
"Hanefîlerden bazı mekruh addedenler varsa da sahih olan görüş ammenin
içtihadıdır ve tavşan etinin mubah olduğuna delâlet eden birçok hadisler
vardır" diyor.
Tavşan etinin mekruh
olduğunu söyleyenler 3792 numaralı hadise da-yanmışlarsa da Avnü'l-Ma'bûd
yazarının da belirttiği bu hadis zayıftır. Sahih olduğu kabul edilse bile bu
hadiste tavşan etinin kerahetine delâlet eden bir ifade yoktur.